Volkanizma Sonucu OluSan Yer Sekilleri
Gayzerler:
Kaynaç (veya gayzer), düzenli veya düzensiz aralıklarla, suları yukarı doğru fışkırarak patlama yapan
sıcak su kaynağıdır. Yerin derinliklerinde bulunan suların sıcaklığı yıl içinde fazla bir değişme
göstermez. Gayzerler milyonlarca yıl önce erimiş volkanik kayalarda bulunan ısıdan faydalanırlar. Gayzerlerdeki suyun buhar halinde bu kayalardan geldiği de olmaktadır. Birçok gayzerlerdeki su, yüzeydeki çatlaklardan ve geçirgen tabakalardan sızarak, gayzer tüpünü dolduran yağış sularıdır. Alttaki suyun iç sıcaklığı, yeryüzündeki suyun normal kaynama sıcaklığına ulaşsa bile tüpte toplanan suyun statik basıncı onun kaynamasını önler. Su içinden yükselen hava kabarcıklarıyla yukarıya doğru bir su kabarması meydana gelerek, su dışarı taşar. Bunun sonucu olarak su basıncındaki azalma, alttaki aşırı ısınmış bir miktar suyun buhar haline geçerek püskürtmeyi başlatmasına sebep olur. Püsküren suyun içinde mineral maddeler gayzer ağzı civarında kireçli veya renkli tebeşir görünümündeki birikintilere yol açar.
Kaynaç (veya gayzer), düzenli veya düzensiz aralıklarla, suları yukarı doğru fışkırarak patlama yapan
sıcak su kaynağıdır. Yerin derinliklerinde bulunan suların sıcaklığı yıl içinde fazla bir değişme
göstermez. Gayzerler milyonlarca yıl önce erimiş volkanik kayalarda bulunan ısıdan faydalanırlar. Gayzerlerdeki suyun buhar halinde bu kayalardan geldiği de olmaktadır. Birçok gayzerlerdeki su, yüzeydeki çatlaklardan ve geçirgen tabakalardan sızarak, gayzer tüpünü dolduran yağış sularıdır. Alttaki suyun iç sıcaklığı, yeryüzündeki suyun normal kaynama sıcaklığına ulaşsa bile tüpte toplanan suyun statik basıncı onun kaynamasını önler. Su içinden yükselen hava kabarcıklarıyla yukarıya doğru bir su kabarması meydana gelerek, su dışarı taşar. Bunun sonucu olarak su basıncındaki azalma, alttaki aşırı ısınmış bir miktar suyun buhar haline geçerek püskürtmeyi başlatmasına sebep olur. Püsküren suyun içinde mineral maddeler gayzer ağzı civarında kireçli veya renkli tebeşir görünümündeki birikintilere yol açar.
Kalderalar:
Kaldera, volkanik kökenli, kazan şeklinde çok büyük çöküntüdür. Bu çöküntülerin içi su dolduğunda kaldera gölü oluşur. Kaldera ve krater birbirinden farklı jeomorfolojik birimlerdir. Bir kalderanın zemininde yeniden bir volkan konisi oluşabilir.
Kaldera, volkanik kökenli, kazan şeklinde çok büyük çöküntüdür. Bu çöküntülerin içi su dolduğunda kaldera gölü oluşur. Kaldera ve krater birbirinden farklı jeomorfolojik birimlerdir. Bir kalderanın zemininde yeniden bir volkan konisi oluşabilir.
Maarlar:
Maar, püskürme veya patlamayla birlikte lav ve magmanın oluşturduğu, geniş, hafif kabarmış bir kraterdir. Maar tipik olarak suyla dolu ve sığ krater gölü görünümündedir. Maarlar 60 metreden 2000 metre çapa ve 10 metreden 200 metreye kadar derinliğe sahip olabilirler ve çoğunlukla doğal göldeki gibi suyla doludurlar. Çoğu maar volkanik kayaların alçak kenarında oluşmuştur.
Maarlar Amerika'nın batısında, Almanya'nın Eifel bölgesinde ve diğer jeolojik olarak genç olan dünyanın volkanik bölgelerinde bulunur. Kilbourne Çukuru ve Hunt Çukuru maarları Amerikan Teksas'taki El Paso köyüne yakındır. Doymuş karbondioksit ünlenmiş Afrika Kamerun'daki Nyos Gölü diğer bir örnektir. Maara çok güzel bir örnek Yeni Meksika'daki Zuni Tuz Gölü yaklaşık 1980 metre çapında ve 120 metre derinliğindedir.
Maar, püskürme veya patlamayla birlikte lav ve magmanın oluşturduğu, geniş, hafif kabarmış bir kraterdir. Maar tipik olarak suyla dolu ve sığ krater gölü görünümündedir. Maarlar 60 metreden 2000 metre çapa ve 10 metreden 200 metreye kadar derinliğe sahip olabilirler ve çoğunlukla doğal göldeki gibi suyla doludurlar. Çoğu maar volkanik kayaların alçak kenarında oluşmuştur.
Maarlar Amerika'nın batısında, Almanya'nın Eifel bölgesinde ve diğer jeolojik olarak genç olan dünyanın volkanik bölgelerinde bulunur. Kilbourne Çukuru ve Hunt Çukuru maarları Amerikan Teksas'taki El Paso köyüne yakındır. Doymuş karbondioksit ünlenmiş Afrika Kamerun'daki Nyos Gölü diğer bir örnektir. Maara çok güzel bir örnek Yeni Meksika'daki Zuni Tuz Gölü yaklaşık 1980 metre çapında ve 120 metre derinliğindedir.
Krater Gölleri:
Krater gölü, yanardağların kraterinde suların toplanmasıyla oluşan göllere denir. Kraterin dibinde yer alan yanardağ bacası, taşlaşan lav tarafından tıkandığında, yağışlar ve eriyen karlar krater içinde birikir. Türkiye’deki en büyük krater gölü, Nemrut Dağı üzerindeki 12 km² yüz ölçümlü Nemrut Krater Gölü'dür.
Krater gölü, yanardağların kraterinde suların toplanmasıyla oluşan göllere denir. Kraterin dibinde yer alan yanardağ bacası, taşlaşan lav tarafından tıkandığında, yağışlar ve eriyen karlar krater içinde birikir. Türkiye’deki en büyük krater gölü, Nemrut Dağı üzerindeki 12 km² yüz ölçümlü Nemrut Krater Gölü'dür.
Stratovolkanlar:
Stratovolkan, pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkandır. Bu volkanlar dik yamaçlarıyla ve periyodik patlamalarıyla tanınırlar. Bunlardan fışkıran lavın akışkanlığı azdır ve çok uzağa yayılmadan önce soğur ve sertleşir. Magmaları asidik ya da yüksek-orta düzeyde silika (riyolit, andesit, dasit) içeriklidir. Buna karşın bazik içerikli magmanın akışkanlığı yüksektir ve Hawaii'deki kalkan biçimli Mauna Loa dağı gibi yayvan dağları oluşturur.
Pek çok stratovolkanın yüksekliği 2500 metreden fazladır.Türkiye'den Ağrı dağı ve Nemrut dağı birer Strato Volkan tipindeki volkanlardır.
Stratovolkan, pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkandır. Bu volkanlar dik yamaçlarıyla ve periyodik patlamalarıyla tanınırlar. Bunlardan fışkıran lavın akışkanlığı azdır ve çok uzağa yayılmadan önce soğur ve sertleşir. Magmaları asidik ya da yüksek-orta düzeyde silika (riyolit, andesit, dasit) içeriklidir. Buna karşın bazik içerikli magmanın akışkanlığı yüksektir ve Hawaii'deki kalkan biçimli Mauna Loa dağı gibi yayvan dağları oluşturur.
Pek çok stratovolkanın yüksekliği 2500 metreden fazladır.Türkiye'den Ağrı dağı ve Nemrut dağı birer Strato Volkan tipindeki volkanlardır.
Yanardağlar:
Yanardağ ya da Volkan, magmanın (dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla erimiş kayalar), yer yuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir. Güneş sisteminde bulunan kayalık gezegen ve aylarda (bazıları çok aktif olan) birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından dünyada, genellikle tektonik plaka sınırlarında görülür. Ne var ki, sıcak nokta yanardağlarında önemli istisnalar vardır. Yanardağların araştırıldığı bilim dalına volkanoloji (yanardağ bilimi) denir.
Volkanik koniler: Yanardağın ağzında biriken ufak kaya parçacıkları fırlatan püskürmelerden dolayı oluşur. Bu püskürmeler, 30-300 m yüksekliğinde, koni şeklinde tepeler oluşturur ve nispeten kısa ömürlü olurlar.
Japonya'daki Fuji Dağı, İtalya'daki Vezüv, Antarktika'daki Erebus ya da kuzeybatı Amerika'daki Rainier gibi Stratovolkanlar ya da kompozit yanardağlar, hem lav akıntılarından hem de püskürtülerden oluşmuş yüksek, koni şeklinde dağlardır.
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar. Yanardağlar uyuyan (etkin olmayan) ya da faal (aktif -neredeyse sürekli çıkış ve kesikli püskürmeler) olabilirler, önceden tahmin edilemeden halâ değiştirebilirler. Karadaki yanardağlar genellikle, çıkışların yıllar içinde sürekli birikmesiyle koni ya da kül konisi şeklini alırlar. Suyun altında ise, yanardağlar genellikle fazlasıyla dik sütunlar oluşturur ve yıllar içinde okyanus yüzeyine çıkarak yeni adacıklar haline gelirler.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler. Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür.
Yanardağ ya da Volkan, magmanın (dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla erimiş kayalar), yer yuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir. Güneş sisteminde bulunan kayalık gezegen ve aylarda (bazıları çok aktif olan) birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından dünyada, genellikle tektonik plaka sınırlarında görülür. Ne var ki, sıcak nokta yanardağlarında önemli istisnalar vardır. Yanardağların araştırıldığı bilim dalına volkanoloji (yanardağ bilimi) denir.
Volkanik koniler: Yanardağın ağzında biriken ufak kaya parçacıkları fırlatan püskürmelerden dolayı oluşur. Bu püskürmeler, 30-300 m yüksekliğinde, koni şeklinde tepeler oluşturur ve nispeten kısa ömürlü olurlar.
Japonya'daki Fuji Dağı, İtalya'daki Vezüv, Antarktika'daki Erebus ya da kuzeybatı Amerika'daki Rainier gibi Stratovolkanlar ya da kompozit yanardağlar, hem lav akıntılarından hem de püskürtülerden oluşmuş yüksek, koni şeklinde dağlardır.
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar. Yanardağlar uyuyan (etkin olmayan) ya da faal (aktif -neredeyse sürekli çıkış ve kesikli püskürmeler) olabilirler, önceden tahmin edilemeden halâ değiştirebilirler. Karadaki yanardağlar genellikle, çıkışların yıllar içinde sürekli birikmesiyle koni ya da kül konisi şeklini alırlar. Suyun altında ise, yanardağlar genellikle fazlasıyla dik sütunlar oluşturur ve yıllar içinde okyanus yüzeyine çıkarak yeni adacıklar haline gelirler.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler. Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür.
Tüf Sonucunda Ortaya Çıkan Yer Şekileri:
Yanardağlardan çıkan lâvlar, plâtoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plâto, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen’den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere, akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü hâlini almıştır.
Peri bacalarının oluşumunda da tüf tabakası yer alır. Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla peri bacası adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemelerin derin bir şekilde oyulmasıyla yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.
Yanardağlardan çıkan lâvlar, plâtoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plâto, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen’den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere, akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü hâlini almıştır.
Peri bacalarının oluşumunda da tüf tabakası yer alır. Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla peri bacası adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemelerin derin bir şekilde oyulmasıyla yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.
Lav Platoları:
Ülkemiz yerkabuğu hareketlerinin en fazla görüldüğü sahalardan biri üzerinde bulunur. III. zaman ve IV. zamanda şiddetli bir volkanizmaya sahne olmuştur. Bu bakımdan genç volkanlar yanında lavların yığılma alanları da ülkemizde çok yaygındır.
Ülkemizde volkanik platoların en fazla geliştiği bölge volkanizmanın en çok görüldüğü Doğu Anadolu Bölgesidir. Bu bölgemizde Nemrut, Süphan, Tendürek, Büyük ve Küçük Ağrı'nın çıkardığı lavlar geniş sahalara yayılmış ve plato düzlükleri meydana getirmiştir. Erzurum, Kars ve Iğdır'ı içine alan saha tamamen bir lav platosu alanıdır. Gene bu bölgemizdeki Bingöl platosu Güneydoğu Anadolu'daki Karacadağ platosu, İç Anadolu'daki Niğde, Kayseri, Nevşehir arasında kalan saha Türkiye'deki lav platolarına örnek alanlardır.
Ülkemiz yerkabuğu hareketlerinin en fazla görüldüğü sahalardan biri üzerinde bulunur. III. zaman ve IV. zamanda şiddetli bir volkanizmaya sahne olmuştur. Bu bakımdan genç volkanlar yanında lavların yığılma alanları da ülkemizde çok yaygındır.
Ülkemizde volkanik platoların en fazla geliştiği bölge volkanizmanın en çok görüldüğü Doğu Anadolu Bölgesidir. Bu bölgemizde Nemrut, Süphan, Tendürek, Büyük ve Küçük Ağrı'nın çıkardığı lavlar geniş sahalara yayılmış ve plato düzlükleri meydana getirmiştir. Erzurum, Kars ve Iğdır'ı içine alan saha tamamen bir lav platosu alanıdır. Gene bu bölgemizdeki Bingöl platosu Güneydoğu Anadolu'daki Karacadağ platosu, İç Anadolu'daki Niğde, Kayseri, Nevşehir arasında kalan saha Türkiye'deki lav platolarına örnek alanlardır.
Kaynakça:http://yunus.hacettepe.edu.tr/~kdirik/Gr_15_1-8.pdf